MUVAZENESİZ YAZILAR-1
...Ayakları kendisini buraya getirmişti.Genelde bu köprüde saatlerce oturur ve şiirler yazardı.İlk şiirini yazdığı yer...Belki de son şiirin zamanı gelmişti...
Elleriyle kulaklarını kapatmaya çalıştı.Annesinin çığlıkları kapının altından sızıp ruhunun en ücra köşelerini istila ediyordu.Kulaklarını kapattı ve içindeki isyanı bastırırcasına tekrar etmeye başladı 'Her şey iyi olacak'.Annesinin çığlıkları dinmişti sonunda.Her gün tekrarlanan seronomide bugün de sona gelinmişti.Geriye kalanlar ise patlamış bir dudak,morarmış gözler ve akmasın diye uğraşılan gözyaşları...Babası gidince koşarak annesine sarıldı.Sırada standartlaşmış ağlama seansaları vardı annesi ile ama ağlamadı ilk defa...Gözlerini avına odaklanmış bir kartal misali tavana dikmişti.Sakin tavırlarla ayağa kalktı ve bavulunu hazırlamaya başladı...
Uzun bir otobüs yolculuğunun ardından nihayet İstanbul'a varmıştı.Konya'nın o sessiz ve mütevazi sokaklarına alışmış olan gözlerini şaşkınlıkla İstanbul'un kalabalık ve gösterişli sokaklarında gezdirdi.Ne yapması gerektiği hakkında hiç bir fikri yoktu.Tek bildiği annesini o cehennemden kurtarması gerektiğiydi...
İçmeyi unuttuğu sigara parmaklarını yakınca kendisine geldi.Pansiyonun boş ve soğuk duvarları karşısında sigarasını yine hiç etmişti.3 yıl olmuştu buraya geleli,annesinden habersiz 3 koca sene..İçinde yanan ateşin üzerini küllerle kapatmıştı kaybetmemek için.Zaten istese de söndüremeyeceği bir ateşti.Geceleri gördüğü kabuslar gündüzleri onu dipsiz düşünce kuyularına itiyordu.Bu yüzden son 2 senedir gece vardiyasında çalışıyordu.Uyumak en ağır işkenceydi onun için..Zulasını açtı ve biriktirdiği paraya baktı,annesiyle yeni bir hayat kurmak için yeterdi sanırım.Artık geri dönmeliydi.Arkadaşlarıyla helalleşti ve otobüse bindi...
Dönüş yolu hiç bitmeyecek gibi geliyordu.Heyecandan yerinde duramıyor,ruhunu saran huzursuzluğu bir kenara atarak mutlu olabilecekleri geleceği hayal etmeye çalışıyordu.Nihayet yolculuk bitmişti.Otobüsten indi ve taksiye bindi.Evlerinin adresini verirken sesi titriyordu.Taksi evlerinin bulunduğu sokağın başına gelince durmasını söyledi.Bir terslik vardı sokakta.Ruhunu saran huzursuzluk daha da arttı, parayı ödeyerek evlerine doğru koşmaya başladı..
Teyzesinin ağlamaktan şişmiş gözlerine baktı,sanki bütün sesler bir kavanozun içine tıkılmıştı.Etrafında akrabaları koşturuyor ve ona bir şeyler söylüyorlardı ama nafile,kulakları içeriye girmek isteyen onca sese muhalefet ediyordu.Sessizce her şey iyi olacak demek istedi ama dili dönmedi...
Ayakları kendisini istemsizce buraya getirmişti.Küçükken bu köprüde saatlerce oturur ve şiirler yazardı.İlk şiirini yazdığı yer...Belki de son şiiri yazmanın zamanı gelmişti...
Olay Yeri İnceleme Ekibi cesedi teşhis ettirdikten sonra otopsi için morga kaldırtmıştı.Cesedin üzerinden üzerinden çıkan tek şey ise üzerinde bir dörtlük olan kağıt parçasıydı:
"Yarın dibindeki şehvetli gülümseme mi yâr?
Yoksa kucak açmış beni bekleyen yaradan mı yâr?
Zihnim dipsiz bir kuyu,içinde binbir düşünce var,
Sonuç,3.sayfa gazete haberi;Köprüde kendini asmış bir ceset var.."
A.F.Ç
Bu makale gönderisinde, Kaybolmuşlar yazarı Ayaz Furkan Çetinkaya ; annesi, buraya, köprüde, ağlama, otobüs ve ruhunu kavramlarını ele aldı, amatör edebiyat odaklı daha fazla kayıp şeyler makale içeriği için aşağıda önerilen diğer alakalı gönderilere de göz atın.