Kandilisönmezler

Öylesine düşünmüştü ki, düşünmenin zararlarından en acılı payı almış, yine de düşünmüştü. Düşünmeyen insanların zihinlerine ihanet içinde olduklarına inanmıştı. Tanrıya duası yalnızca bir gece için bile olsa herkesin kandilinin yanmasıydı. 

Kandilisönmezler

Sessizce soluk lacivert gökyüzüne baktı. İnsanlığın varoluşsal sancılarında boğulmuş her düşünen insan gibiydi mahiyeti. Kader pek çok düşünüre yaptığı gibi onu oradan oraya vuracak ve bir köşede düşüncelerine eşlik eden yeni sonuçsuz düşüncelerle bırakacaktı.

Tarih boyunca geceleri uyumayanlara, kandili yananlara kötü bakmışlar. Ortaçağ avrupasında bu kandillerin sahipleri cadı ve büyücü ilan edilmiş. Gecenin şeytanları ile işbirliği yaptıklarına inanılmış. Toplum tarafından dışlanmışlar, dışlanmayanlar ise ağırlıklı olarak kendileri toplumu dışlamışlar.

Düşünen insanı sevmeyen sosyokültürel yapının kökeninde genelde otoriteler vardır. Ne alametse pastacı kralları deviren akımlar hep gecelerden türemiş. Kurtarıcı büyük isyanların liderleri hep gecenin insanlarından çıkmış tarih boyunca. Bizde de gece örtü olmuş kandili sönmez kurtuluş savaşı düşünürlerine mesela. Bu yüzdendir toplumsal bir otorite fobisi oluşmuştur gecenin insanlarına karşı. Geceleri kandili hiç mi hiç sönmeyenlerdendi o.

Binbir fırtına ile kıvranıyordu zihni kafasının içinde çelikten kabuğunu kırmaya çalışan yumurtadaki bir güvercin yavrusu misali. Bir bağ hissediyordu. Her şeyle. Herkesle. Her yaşamışla, her yaşanmışlıkla ve her düşünürle. Bir bağ hissediyordu acı çeken görmediği çocuklarla. Evine ekmek götüremeyen babalarla garip bir bağ hissediyordu. Acılı annelerle bir bağ hissediyordu. Aynı çatıyı paylaşan ama birbirini hiç göremeyen ve birbirine biraz dargın bir ailenin garip bağı gibi. Yıldızlarla ve herşeyin sözde düzen içindeki akısıyla bir bağ hissediyordu. Aynı yıldıza bakan kandili sönmezlerle de bir bağ hissediyordu. Aynı gök kubbenin altında koca bir aile acı içindeydi. Ne içindi? Buna değer miydi?

Gözleri ufukta karşısında duracağı şeyler arardı bazı geceler gök kubbeyi daha güzel bir yer kılmak için. Tek ve gerçek fikri, kuruluşu ya da kişiyi arardı kafasının içinde suçlamak ve direnmek için. Bazı geceler kandilini tekrar yakmak üzere söndürürdü. Bazı geceler kendi kendine sönerdi. O kandilin yanmayacağı geceye kadar acının mutlak mimarını bulmalıydı.

Düşünmek adeta ibadetleşmişçesine ritüeli olmuştu onun. Öylesine düşünmüştü ki, düşünmenin zararlarından en acılı payı almış, yine de düşünmüştü. Düşünmeyen insanların zihinlerine ihanet içinde olduklarına inanmıştı. Tanrıya duası yalnızca bir gece için bile olsa herkesin kandilinin yanmasıydı. 

Hep farklı cevaplar aramıştı. Bazı kandillerini heyecanla yaktıysa da eninde sonunda hep aynı cevapların acılı paradoksunda tükenmez bir acı hissetti.

Yetmiş diyarı gezdi kafasındaki karanlıkta kandiliyle ama hep başladığı yerde bitti. Ya bir daireydi ya da bir nokta.

Belki de bir anlam arıyordu.

Belki de tanrının silüetini arıyordu. Bir aptalın yapacağı gibi.

Belki de bir cevap. Bilge bir adamın yapacağı gibi.

Belki de bir hedef. Bir savaşçının koşacağı gibi.

Belki de sadece bir günah keçisi arıyordu ufuklarda. Bir korkağın yapacağı gibi.

Gece parıl parıl parlar bazı pencereler uzaydan bakıldığında Dünya'ya.

İşte. Yeryüzünün yıldızları, kandilisönmezler.

Ben PrincepsTenebris, iyi geceler.

Amatör Felsefe

Kafamda Freud'un Hayvanları

Zaten sonu gelince çöpe gidecek bir deftere kalem olmuşsunuz...

Amatör Felsefe

Küçük Sineğin Gözünden Küçük Soluk Mavi Nokta

İki dakika durmanızı istiyorum. Durun ve duvardaki sineğin küçük gözlerinden, uzaktan kendinize bakın. Ne görüyorsunuz? Bütün o benlik...

Bu makale gönderisinde, Kaybolmuşlar yazarı PrincepsTenebris ; bağ hissediyordu, gece, kandili, hissediyordu, düşünmüştü, acılı ve acı kavramlarını ele aldı, amatör felsefe odaklı daha fazla kayıp şeyler makale içeriği için aşağıda önerilen diğer alakalı gönderilere de göz atın.